Bilgi Üretenin Görünmez Mücadelesi
Bilgi çağında yaşıyoruz. Aradığımız hemen her şeyi birkaç saniye içinde bulabiliyoruz. Ama işin ilginç tarafı şu: Bilgiye erişim bu kadar kolaylaştıkça, onun değeri de azalıyor gibi görünüyor.
Benim için bu sadece soyut bir gözlem değil, birebir yaşadığım bir gerçek. Yıllardır blog yazıyorum. Almanya’da üniversite hayali kuran gençler için kılavuzlar hazırlıyor, eğitim sistemlerini inceliyor, resmi prosedürleri adım adım açıklıyorum. Maille, sosyal medya üzerinden gelen sorulara da elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyorum. Her yazı, satırlara dökülmeden önce bir yolculuktan geçiyor: araştırma, deneme, hatırlama, bazen aylarca süren bir emek.
Beni tanıyan ya da bana ulaşan herkes bilir ki amacım danışmanlık yapmak ya da para kazanmak olmadı. Benim için her zaman “insan biriktirmek” değerli oldu. Telefonla konuştuğum öğrenciler ve veliler, kısa bir görüşmeden sonra bile başvurularını kendilerinin yapmaları konusunda cesaret buluyorlar. Çünkü ben hep şunu vurgularım: “Yapabilirsin, kendine güven.”
Elbette başvuru süreci uzun ve dikkatli çalışma gerektiriyor. Takip, belge hazırlığı ve stratejik kararlar yoğun bir emek istiyor. Bu nedenle danışmanlık ücretlerinin bazı kişiler için yüksek bulunması doğal. Ancak çoğu zaman unutulan nokta şu: Bu hizmetin arkasında yılların birikimi, deneyimi ve pek çok defa denenmiş yol var. Ancak yine de vakti olan, araştırmayı bilen, biraz teknolojiden anlayan herkesin bunu başarabileceğini düşünüyorum.
Çoğu zaman endişeli velilerle konuşuyorum. Bazen bu görüşmeler saatleri aşıyor, kimi zaman bir danışmanlıktan çok dertleşmeye dönüşüyor. Müsait olduğum her anda ve her fırsatta yardımcı olmaya çalışıyorum. Bana sorulanlara yanıt verebilmek için ekstra araştırma yaptığım bile oluyor. Çünkü Almanya üniversite sistemindeki çeşitlilik, okuldan okula değişen kurallar ve öğrencilerin özel durumları bu araştırmaları zorunlu kılıyor. Yanlış yönlendirmemek için titiz davranıyor, ücretsiz rehberlik dahi olsa doğru bilgiye ulaşmadan cevap vermemeye özen gösteriyorum.
Vaktimin müsait olduğu çoğu zaman başvuru sürecinde öğrencilerin yanında oldum. Onları yönlendirdim, belgelerini gözden geçirdim, hatta zaman zaman işleri onların yerine yaptım. Hatta başka danışmanlarla çalışan öğrencilere bile rehberlik ettim. Tek isteğim şuydu: “Kendi tecrübelerinizi paylaşın ki başkaları da yararlansın.”
Ama maalesef çoğu zaman işler bitince sessizlik başladı. “Köprüyü geçene kadar” deyimini hatırlatırcasına, başvurusu tamamlanan öğrenci ya da veli bir daha telefona çıkmadı, mesajlara yanıt vermedi. İşte en kırıcı olan da bu: Emeğin, rehberliğin ve insana dokunan o desteğin, bir teşekkürle bile anılmadan unutulması. Bu nedenle içeriklerin bir kısmını sadece gerçekten ihtiyacı olanların erişimine açık olacak şekilde kısıtlıyorum. Ancak pek çok içerik halen ücretsiz olarak herkesin erişimine açık şekilde kalmaya devam edecek. Sadece bu açık içerikteki bilgiler bile aklınızdaki pek çok soruya yanıt olacak.
Biliyorum ki bilgi asla kaybolmaz. Sessizce okunur, zihne yerleşir, bir gün davranışa dönüşür. Belki ben o an teşekkür görmem, ama yıllar sonra bir öğrenci, benim adımı hiç anmadan Almanya’daki amfide oturur ve farkında olmadan o yolculuğa benim satırlarımla çıkmıştır.
Benim yazarlık ve danışmanlık serüvenim belki de tam olarak bunun için var: Görünmeyen katkıların sessiz gücünü hatırlatmak için.
Sevgili okurlar, eğer bu blog size dokunduysa ya da hayatınızda bir karşılık bulduysa, küçük bir yorum bırakın. Çünkü bir teşekkür, sadece yazara değil, bilginin değerine de yeniden hayat verir. Bazen tek bir yorum bile, aylarca verdiğim emeğin bana geri dönmesi demek oluyor.
Sevgiyle Kalın.